April 8, 2006

Kürt sorununu konuşabilmek!

Kürt sorunu her seferinde "bastırılanın dönüşü" şeklinde gündemimize düşerken bu geri dönüşleri her seferinde birbirinden bağımsız "biricik" bir olgu olarak kabul etmek söylemsel kaymalara yol açıyor. Fakat, bilinçli olarak, tasarlayarak bu olgunun geri dönüşünü sabırsızlıkla bekleyenler olduğunu söylemek de dürüstlüğün gereğidir!
Kürt sorununa dair harekete geçmeye, kendi deyimleriyle sokak sokak, mahalle mahalle bu sorunla "savaşmaya" hazır bekleyen islamo-faşistler, orduyu göreve çağırmakta beis görmeyen, bu sorunu militer bir sorun olarak algılamaya iman etmiş zihniyetin "sosyal demokrat" olduğunu iddia eden siyasi aktörleri sorunu çözümsüzlüğe kilitlemiş gözüküyorlar.
Gerçek şudur, bastırılan her zaman geri döner (Yeğen). Bu geri dönüş Marksist bir örgüt kimliğiyle, Stalinist bir terör örgütü kisvesiyle olabilir veya Diyarbakır'da atılan taşlar bu geriye dönüşün tezahürü olarak okunabilir. Ama esas sorun hala orada durmaktadır ve demektedir ki: Hey ahmaklar ben asimilasyonlarla, baskılarla, havadan köylerin bombalanması, yerden yakılması ile çözülecek bir şey değilim. Ben ethno-politik bir sorunum! Ben ethno-politik bir sorunum!
Kürt hareketi içinde yer alan aktörlerin bazıları ise sorunu teröre kilitlemek konusunda gayretlidirler! Bu da çözümü geciktiren ikinci zorluktur. İmralı'yı pazarlık masasının altındaki bir kalaşnikof gibi saklayan, "gerilla" retoriğini yeniden dolaşıma sokanlar da en az İslamo-faşistler ve askercilik oynayan solcular kadar sorumludurlar!
"Türk" olmak gibi doğuştan gelen kimliklerini bir övünç meselesi olarak mail gruplarında, basın toplantılarında, reklam panolarında dolaşıma sokanlar ise komplekslerinden önlerini görmekte zorlanmaktadırlar. Bittabi, arkalarında olup bitenleri çarpıtarak yorumlayanların ürünleri oldukları da bir gerçektir.
Bu sorunu konuşabilmek çözmekten daha ciddi bir savaşı gerektirmektedir. Karşımızda siyasi yelpazenin heryerine dağılmış gibi gözüken grift çizgiler içerisinde bu ülkenin geleceğinden çalan orduya karşı savaş baltalarımızı ellerimize almanın zamanı geliyor! (Kıvanç)

No comments:

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...