January 18, 2008

Sevgili Kardeşim, Sireli Yeğpayris, My Dear Brother



Yiğitliğini kapatmaya üzerine örtülen gazete kağıtları yetmiyordu. Televizyondan görebildiğim biraz kan ve tozdu. Yaşadığımız cehennemi yüzümüze vuruyordu yerdeki o ceset. Aylardır süren ve dinlemeye mecbur kaldığımız o ırkçı gürültü sevimsiz bir kreşendo ile bitmişti -en azından geçici bir süre için susmuştu -. Barbarlardan geriye kan, toz ve çaresizliğimiz kalmıştı. Barbarlar kuyruklarını peşleri sıra sürükleyerek çekilmiş, biz yapayalnız kalmıştık. Yerde yatan kalabalık bir adam ve çevresinde toplanan yalnız bir kalabalık. 19 Ocak 2007’deki özetimiz buydu.

Aylardır internet kafelerden ve kıraathanelerden ibaret dünyalarında uyumakta olan zebanileri uyandıran medya efendileri ve milli hassasiyet bekçileri –tasarımcıları- en güzel elbiseleri ve en samimiyetsiz halleriyle bu cinayetin arkasındaki “dış odakları” ve “stratejik hedefleri” açıklamakta hiç gecikmediler.

Medya efendileriyle milliyetçi ağır abilerin koalisyonu sonucunda önümüze atılıveren bu kanlı ve tozlu resme ve de Hrant Dink’in vicdanı olan herkesi utandırması gereken cansız bedenine biraz yukarıdan baktığımızda göreceğimiz şey şu olmalı:

Ülkemiz hızla çoraklaşmaya devam ediyor!

Varlık vergisi, 6-7 Eylül, azinlık vakıflarının mallarina el konulması, Türkiyeli Ermenilere ve Rumlara en yetkili ağızlardan “yabancı” denilmesi, etnik kimliklerin küfür olarak kullanılması, ölümler, tehditler, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan insanlar. Cehennemimiz düzensiz olarak ama sık sık bize kendisini hatırlatıyor.

Cehennemimiz kimi zaman kravat takıyor, kimi zamansa üniforma giyiyor. Kimi zaman bir hukuk metnine dönüşüyor cehennemimiz kimi zaman bir mail grubu yazışmasına. Bazen tarikatlarla işbirliği yapıyor bazen ırkçılarla. Cehennemimiz bazen dolaylı yollardan tehdit savuruyor bazen de ansızın saldırıyor. Fakat her şeyden önemlisi, cehennemimiz bize kendi kafasına göre KİMLİK biçiyor! Doğduğumuz toprakları sevme yollarını bize öğretmeye çalışıyor. Katillerle empati kurmaya davet ediyor. “Akılllı olamayanları” son yıllarda hayli kalabalıklaşan ve faşist timsahlarla dolu “vatan hainleri” havuzuna atıveriyor. Ülke çıkarlarını belirlerken Türkiye’de yaşamayı hak edenleri tespit etme cüretini gösteriyor.

Siren sesleri ve gözyaşlari arasında bu cehennemden usulca gitti Hrant.

Ve artık şu gerçek içimize iyice yerleşti: Laf anlamak istemeyen, ırkçı, cahil ve provakatör insanlardan mürekkep ruhsuz ve vicdansız bir kalabalıkla karşı karşıyayız. Bu kalabalık bir taraftan ülke çıkarlarını belirlemeye soyunurken bir taraftan akıllı olmamızı öğütlüyor. Tek başlarına koca birer hiç olan küçük insanların sığınacakları bir kimlik arayışları ve onları fiştekleyen ağır abilerin bizleri yönetme-kontrol altında tutma isteklerinin bir sonucu olarak ırkçı timsahlarla dolu “vatan hainleri” havuzuna atıldi Hrant Dink!

Türkiyeli vicdan sahipleri onu hiç unutmayacak…

(Hrant Dink, Armenian journalist and peace activist, who lived in Istanbul/Turkey, was violently murdered by 17 year old racist in Jan19 2007 in Istanbul. In order to protest this murder and the ultra-nationalist discourse which tries to dominate Turkish political and social life, nearly two hundred thousand people came together in Istanbul. The most considerable slogan of the protest was "We are all Hrant, we are all Armenians." This slogan revealed that, in Turkey there are many people who do not let their brains to be washed by ultra-nationalism, racism and fascism.)


WE ARE ALL HRANT, WE ARE ALL ARMENIANS.

4 comments:

Anonymous said...

Your blog keeps getting better and better! Your older articles are not as good as newer ones you have a lot more creativity and originality now keep it up!

Kivanc said...

Thank you. I wish you would introduce yourself :)

Anonymous said...

Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.

Kivanc said...

Tesekkur ederim Sevgi Hanim. Blogum icin ayrica bir twitter ya da facebook sayfam yok. Ama kisisel facebook hesabim var. kivanc.ozcan@gmail.com diye aratirsaniz bulabilirsiniz.

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...