December 12, 2010

öğlene doğru...

sen,
saçlarını mavi sulara nakşeden
tekinsiz özne

yollar bitti
denize vardık

masamda bir bardak
bardakta bir uçak
ağlar giderim

iç odalarımda rakseden
rüya

özgürlük bitti
gece öldü sevgilim
birbirimizden geçtik
güneşe vardık

tenin görünür şimdi
perde aralarından
kumlu tepelerden
keman sırtlarından

hayata çoğalırsın
öğlene varmaz
ölürüm.


Kivanc

11 Aralık, Washington DC

December 4, 2010

kelimelerin yatamayacagi bahcede

sen o sari yelkenli olmalisin
camdan asagiya suzulen
ve bir damla gibi
yuzen...

isikli sehirlere giderim
soguk neon yagmurlari gelir
bir kahve alir ellerini isitirim
sonra o alevli, yalniz sahile
kumsaldaki dalgali masa buyur
saclarin uzar
ellerim titrer
sen uyursun
ben buyurum...

sana verecek hic bir sirrim yok benim
kelimelerin yatamayacagi bir bahcede
uzanmisiz oyle
gokyuzu senin
bulutlar benim
aksamustu dort bucuk sularinda
kuzey yarimkurenin herhangi bir bahcesinde
uzaniriz bir kizilligin altina
gunes senin...gunes benim...

Kivanc
4 Aralik, DC

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...