January 10, 2010

Yeni bir sol... Yeni bir Turkiye... Baska bir dunya... Mümkün!


“12 ARALIK 2009 BULUŞMASI” KAPANIŞ BİLDİRGESİ

Bugün Türkiye, tarihsel, bölgesel ve uluslararası koşulların dayatmasıyla demokratik açılımlar yapmaya zorlanan, ancak attığı adımlarda yeterli kararlılığı gösteremediği için yalpalayan muhafazakâr liberal bir iktidar partisi ile onun attığı yetersiz adımları bile hazmedemeyen statükocu, ırkçı, milliyetçi muhalefet partileri arasında sıkışmış durumda.

Bu sıkışıklık içinde, siyasetin, yargının ve tüm egemen unsurlarıyla sistemin yitirdiği adalet ve vicdanı temsil edebilecek bir siyasi seçeneğin yokluğu, bugün çok daha yaşamsal bir şekilde kendini hissettirmekte.

Bu saiklerle “Yeni Solda Büyük Buluşmaya Doğru” 4 Temmuz 2009’da attığımız ilk adım, başka girişimlerle de birleşerek bugün, daha geniş bir katılımla, yeni bir aşamaya geldi.

Toplantıda yapılan konuşmalar, solun merkezini yaratma ödevinin 4 Temmuz’dan çok daha acil ve yakıcı bir biçimde kendini dayattığını ortaya koymuştur.

“Büyük Buluşma” sonunda partileşme çalışmalarına katılımı daha artırmak için çaba göstermeye devam edilmesi uygun bulunmuş; kurulacak partinin niteliğine ilişkin somut görüşler ifade edilmiştir.

Kurulacak partinin çeşitli gruplar arasında bir koalisyon değil, tam anlamıyla bir yurttaş girişimi olması; orada toplumun her kesiminin kendinden bir parça bulması; eğilip bükülmeden, ulusalcılığa/milliyetçiliğe, muhafazakarlığa, dinsel ve mezhepsel dayatmalara, vesayet rejimine, cinsiyetçi politikalara karşı durması; paylaşım adaletini savunarak, emeğin ve ezilenlerin yanında olması ve kendi içinde de demokrasinin eksiksiz işlediği bir parti olmasına ilişkin görüş ve öneriler özellikle vurgulanmıştır.

Demokratik Toplum Partisinin kapatılması, ülkemizdeki demokrasinin ne denli sığ olduğunu göstermiştir. Toplantımızın bu kapatılmanın ertesi gününe rastlaması, bu toplantıyla yoluna devam eden bizlerin önündeki engellerin ne denli zorlu olduğunu göstermiştir.

Bizler DTP’nin kapatılmasını kesin bir dille protesto ederken, Kürt yurttaşlarımızın sorunlarının hepimizin sorunu olduğunu ve bu sorunların çözümünde bütün enerji, duygu ve düşüncelerimizle tüm demokratik platformlarda onların yanında olduğumuzu ifade ederiz.

Başka bir dünya ve yeni bir Türkiye mümkündür.

Bunu bugünden hayatın her alanında gerçekleştirmek üzere yeni solda büyük buluşmanın en geniş zeminde gerçekleşmesi için gereken tüm adımları atacağımızı duyururuz.

3 comments:

kkakoz said...

Selamlar,
"yurttaş" ve "vicdan" kelimeleri bende liberal hümanizm tarzı bir düşünceyi çağrıştırıyor. Eşitlik vurgusu, liberalizm boyutunu çok ciddiye almamamız gerektiğini söylüyor sanki. Acaba bu yeni hareket Keynesyen refah devletiyle desteklenmiş, özgürlük alanı olarak bireyleri alan, evrensel ahlaka inancı tam bir siyaset mi hedefliyor?

Eğer böyleyse, Türkiye'nin böyle bir harekete acilen ihtiyacı olduğuna katılmakla beraber, sistemi değiştirmeye yönelik bir hareket olmadığını düşünmekten de kendimi alamıyorum. Sistemi değiştirmekten öte, sistemin kaymak tabakasına (Batılı gelişmiş ulus devletlere) kaynaşma ya da onlardan biri olma çabası var sanki daha çok.

Öte yandan, "her yurttaşın kendinden bir şey bulması" kavramı evrensel ahlaktan, değerlerden öte, gerektiğinde dünyada daha önce oluşturulmamış türde bir sistem eleştirisine yönelebilme potansiyelini de çağrıştırıyor. Ama aynı kavram basitçe Kantçı "eylemde birlik, söylemde eleştiri" tarzı bir katılımcılığı da çağrıştırıyor. Bu ikinci çağrışıma göre, elimizde Avrupa tipi sosyal demokrasi kurma çabasından başkası yok demektir. Böyle bir hareketi de, Amerika'daki demokratları solcu bulanlar solcu bulur ancak, gibi geliyor bana.

sevgilerle

Kivanc said...

Merhaba,

Oncelikle bildiriye dair elestirilerim:

1) Bildiri siyasi alandaki aktorleri Kurt acilimi uzerinden tarif ediyor. Sadece bu acilimi baz alirsak aktorlerin tutumlari acisindan dogru bir tespit ama kapsamli bir siyasi alan tespiti degil. Ornegin, ekonomik ayagi eksik.

2) Gelir dagilimdaki adaletsizlik gibi konulara deginilmiyor. Solun esas gorevi hakca paylasimi saglamaktir.

3) Ne yapilmak istendigi guzel ifade ediliyor ama her zamanki handikapimiz olan "nasil" sorusunun cevabi havada kalmis gozukuyor.

Ikinci olarak sevgili 'oyunkuran', senin yazdiklarina da kucuk bir elestiri getirmek istiyorum :)

1) Sistemi degistirymeyi amaclayan insanlar ulkemizde ne yazik ki sistemi degistirecek maddi imkanlara (halk destegi, savunucu vs.) sahip olmaktan cok uzaklar. O yuzden basarili bir ozgurlukcu sosyal demokrasiyi hedefleyen bir partimiz olursa ben opup de basima koyacagim.

2) Batili-gelismis ulus devletler derken ben bunlarin icindeki sosyal hak, adil bolusum, insan haklari gibi ilkeleri savunan gruplarla kaynasilmasi taraftariyim. Sosyal Avrupa destekcilerinden ogreneceklerimiz ya da onlara katacaklarimiz var diye dusunuyorum.

tesekkurler,

sevgiler...

kkakoz said...

Avrupa'daki sosyal demokratlarla, solcularla karşılıklı etkileşim ve iletişim kurulması gerektiğine kesinlikle katılıyorum. Türkiye'de oluşacak herhangi bir sosyal demokrasi hareketini -kapsamlılığı ölçüsünde- ben de öpüp başıma koyarım, dolayısıyla bu eleştirine de katılıyorum aslında.

Tek derdim, Avrupa tipi sosyal demokrasi (diyelim) ideolojisinin, hem Türkiye'deki sorunları hem de Avrupa'nın gelecekte karşılaşacağı sorunları çözmede yetersiz kalacağını düşünüyorum.
Bunun alternatifi nedir diye sorulabilir:
Biraz ütopik olacak ama, Türkiye'de aslında birçok değişik grubun birbirinden farklı değişim istekleri var. Hepsi başka başka baskı süreçlerine direniş noktası oluşturma potansiyeli taşıyor. Mesela:
milliyetçiler kolonyalizme, türbanlılar kadın bedeninin nesneleşmesine, islamcılar jakobenliğe ya da pozitivist kemalizme, Kemalistler dini köktenciliğe, liberaller Türk tipi faşizme, cemaatler yabancılaşmış bireylerden oluşan modern toplum yapısına, Kürtler Türk ırkçılığına... falan

Tüm bu direniş potansiyelleri bünyelerinde başka baskı araçlarını da içerdikleri için belki ilk bakışta bu gruplardan bir solcu hareket çıkmaz gibi geliyor. Ama bir şekilde bu grupların tamamının, sadece soyut desteğiyle değil, aynı zamanda program oluşturma aşamasındaki katılımlarının "ne yapmalı" ve "nasıl yapmalı" sorusunu aynı anda çözebileceğini düşünüyorum. Böyle bir hareketin sistemi hem orjinal bir şekilde eleştirme hem de onu dönüştürme potansiyeli taşıyabileceğini düşünüyorum.

son bir not olarak: değişik toplumsal grupların değişik ve belki çelişik değişim taleplerini organize edebilecek bir hareket muhtemelen bir parti ya da sınırları baştan belirlenmiş herhangi bir yapı içinde zor olacaktır. Bunun yerine yine cemaat tipi bir örgütlenme düşünülebilir gibi geliyor bana; hiyerarşik veya kapalı olmayan solcu bir cemaat mesela.

sevgilerle

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...