October 22, 2009

iskandinav ruzgarinin dusurdugu ilk yaprak

yuzundeki guluse
katilan ellerini gorunce
o eski fotografin icine girmek istedim

ara ara hissederdim
farkli iklimlerden
masallar okudugunu
ve bu yuzden ben onda
hep bir cocugu sevdigimi
bilirdim.

kelimeleri ansizin carpardi
geceye karisirdi,sabah da gunese
uzanirdi
hep ke-li-me-le-ri

elleri, gulusu, masallari ve kelimeleri
kuzey gecelerinde iklim hep yaz olurdu...

Kivanc
(Guz 2009, Malmö)

October 21, 2009

The Quest For a Durable Peace In The Israeli-Palestinian Conflict



Today, I attended Karin Aggestam's Brown Bag Lunch seminar on Palestine-Israel Conflict and the Peace Process. She briefly made a presentation about the EU Project which is on durable peace in the region. Below are my reflections about the seminar:

Quest for justice and quest for efficient peace building structure are the main challenges in regard to peace process. Jordan River and other water resources are the source of conflict. These are analyzed under the title of Hydropolitical Security Complex. In other words, water resources have become the objects of security policy in the region. Needless to say, Israel has a hegemony over the resources. Although bilateral and multilateral attempts are done, the water question has still remained unresolved.

Diplomacy strategies such as gradualism (step by step approach), status quo diplomacy (interpretations of previous agreements - not a new agreement) and liberal peace approach (promoting liberalization, elections) are used to deal with the question.

After the presentation, Mark LeVine asked a question and he says if there is a big power imbalance between Israelis and Palestinians who cares diplomacy.

Then I directed a question to Dr. Aggestam: If the international actors use liberal peace approach as a diplomatic instrument, don't they need to negotiate with Hamas instead of Abbas gov't? If they support elections and other democratic mechanisms, I think they are expected to be in contact with the legitimate gov't.

Kivanc

October 18, 2009

Direktsant Gaza



To be honest, I am very happy to decorate my life in Malmö and Lund with cultural and academic events about the Middle East. Lastly, I attended the Direksant Gaza (cultural event about Palestine). The exhibition of graffitis from the walls of Gaza was presented in this event. Below are my reflections about the functions of graffiti in Gaza:

- It carries the political message between authorities/rulers and the local public.

- It carries the messages between political organizations for instance the PA and Hamas.

- By depicting martyrs on the walls, it transforms the temporary physical existence of people to permanent memories.

- It honors the families of martyrs and motivates population for the resistance.

-It consolidates the feeling of national unity and resistance.



Film screenings were other significant part of the event. First, I watched Slingshot Hip Hop which is about the hip hop music in Palestine. It is interesting to see how hip hop music politicizes Palestine youth. The Palestinian Life is the second film that I watched. Naked facts are bravely showed in the film, especially Israel's policy towards Palestinian agricultural life. Demolished trees etc... Erased-Wiped Off the Map was the last film that was played. Last Gaza siege of the Israeli Army was reflected with interviews and video images.


Kivanc

October 16, 2009

eldivenler, hikayeler


Mungan'in sinir tanimayan asklari ve sevgileri anlatan kitaplarindan biriyle daha karsi karsiya oldugumun bilinciyle basladim Eldivenler ve Hikayeler i okumaya. Farkli oykulerden olusan kitap oyku kahramanlarinin cinsiyetlerinin oykulerin sonlarina dogru sanki kosebasindan cikan beklenmedik surprizler gibi okuyucunun karsisina dikilivermesinden aliyor gucunu. Kitap bize sunu soyluyor: Sevgi ve ask cinsiyetlerden, toplumsal baskilardan bagimsizdir. Hatta kimi zaman onlarla savasmaz bile. O acikta veya kuytuda kendi gercegini hep yasar. Yarim kalirsa yaralar... Ama hep izini birakir.

Zaman zaman suslu anlatimin ve anlam veremedigim kelimelerin oykulerin akisini bozdugunu dusundugum bu Mungan kitabi verdigi mesaj icin okunmaya deger.

Kivanc

October 11, 2009

Introduction to Sweden, Chapter 1: Malmo


Gocmen mahalleleri, duvarlardan yuk kamyonlarinin kasalarina tasan graffitiler, Arapca yazilar, felafelciler, kebapcilar, meydanlar, yeni yapilan apartmanlar, gelismekte olan sanayi bolgeleri, tren istasyonunun onunde suyun uzerindeki iskeleye park edilen binlerce bisiklet, sehir icinde calisan yesil otobusler, yat limani, Lilla Torg, Turning Torso, sonu 'gatan' la biten caddeler, sehrin her tarafinda gorebileceginiz bisikletler, soguk bir hava, sarisin renkli gozlu kizlar, Oresund koprusu, erkenden kapanan dukkanlar, kocaman bir sehir kutuphanesi, devletin mulkiyetindeki casino ve bir sonraki gunun heyecan verici planlari... Iste Malmo'deki ilk gunumu dusundugumde gozumun onune gelen fotograflar!

Az gelismis ulkelerden gelisen ulkelere dogru yonelen gocun bir sehrin gelisiminde itici bir guc olabileceginin somut bir ornegi Malmo sehri. Oresund koprusunun acilmasi bolgedeki ekonomik avantajlarin Malmo'ye kaymasina buyuk katki saglamis. Lund gibi bir universite sehrine yakinligi, Malmo Universitesi'nin gelismesi de sehre dinamizm kazandirmis. Gocmenlerin buyuk cogunlugu Orta Dogu ulkelerinden. Bu da duvarlarda, tabelalarda ve sehrin dort bir tarafina dagilmis Orta Dogu restoranlarinda kendisini hemen belli ediyor.

foto: 1580 yilinda Malmo

October 10, 2009

tiramusu, mastic pudding ve Filintstones

Konser salonuna girdigimizde sahnenin los isiklarinin altinda birazdan salonu dolduracak olan seslerin sahipleri bizi karsiladi: Piyano, davul ve kontrbas....

Buket'le Denizli'ye hakim bir "tepe"de yedigimiz hafif, keyifli bir yemekten sonra aksamustunun serinligini ve aksamin ilk isiklarini guzel birer kahveyle karsiladik. Sonra ver elini konser salonu.



Yerimizi aldiktan bir sure sonra kendimizi Kerem Gorsev'in piyanosuna, Ferit Odman'in davuluna ve Kaan Yildiz'in kontrbasina teslim ettik. Tamamen dolu bir salonda yukselen muzige, tutulan ritmler ve gulumseyen yuzler eslik etti. Gorsev'in Diversion isimli albumunden caldigi parcalar beni kaportacilarin cekic seslerine ve Izmir kordonda bir aksamustune goturdu. Mastic Pudding ve Tiramusu isimli sarkilar gercekten dinlemeye degerdi. Yaklasik bir bucuk saat suren jazz konserinden sonra bu muzigin bana neler hissettirdigini sorsalar soyle cevaplardim:
Hayat ne kadar fazla farkli sesi ve yasam bicimini icerirse o kadar guzel, o kadar zengin ve o kadar yasanmaya degerdir.

Simdi bu yaziyi bitirip mac'imi cantama koyduktan sonra hayatimdaki sesleri cogaltmaya ve yeni yasam bicimlerini tanimaya gidecegim. Aklimda biraz Tiramusu, biraz Mastic Pudding, biraz da Filintstones olacak... Hoscakal Turkiye.

Kivanc

(havaalani-Izmir)

October 8, 2009

war is going on...


IMES Graduate Student Kivanc Ozcan published a book review titled From Plow to Nuclear Power... Story of the century, (October 2009) of the book A History of Modern Iran by Ervand Abrahamian. His review will be published in the Turkish academic journal, Dogudan later this month. Ozcan was also accepted as a Research Intern by Center for Middle East Studies at Lund University in Sweden for the Fall 2009 semester. He will be conducting research on the Kurdish issue in Turkey.

(News from The Institute for Middle East Studies, The George Washington University)

ve tekrar uzaklara dogru...



Ismini cok onceden duydugum Lund Universitesi'ne bugune kadar gitme sansim hic olmamisti. Isvec'in en prestijli okulu olarak bilinen Lund'un basarilarini uzaktan izlemistim bugune kadar. Guzel bir kampusu, hareketli bir sosyal atmosferi oldugu konusunda bilgim vardi. Bu yuzden cok yakinda Lund University'deki isime baslayacak olmak beni cok heyecanlandiriyor :) İskandinav geceleri, kuzey insanlari, kitaplar, kutuphaneler, yeni insanlar... Sonra, fiyordlar, Stockholm adalari, Malmo'deki gocmenler, Goteborg'daki balik restoranlari... Festivaller, filmler... Bunlarin hepsini Amerika'daki okuluma donene kadar hayatima sigdirmaya calisacagim.

Aslinda bu biraz da basini alip gitme durumu. Kendini yenileyemeyen bir sehirden kacisim belki de. Aileme yuk olmamak icin buldugum cozumlerden beni en cok tatmin edecek olani. Ya da uzaklara gitme istegimin guclendigine dair isaretler. Bilemiyorum. Fakat, sessizlik icinde calisma zamanimin geldigi kesin! Uzun zamandir siir yazamadigim da asikar! Belki bu uzaklik icimde bir yerlerde gizlendigine inandigim kelimeleri kalemime ulastirir.

Sonra ulkemi uzaklardan izlemeyi ozledim. Dokunmadan izlemeyi. Guzel bir kadini uzaktan seyreder gibi. Ortakoy sahilinden karsi kiyiyi seyreder gibi. Ankara kalesinden sehre bakar gibi...

Dusunmeyi ozledim. Tek basima kalmayi, bilmedigim sehirlerde kaybolmayi ve tabii ki elime sicak bir kahve fincani alip soguk gecede yurumeyi.... Tipki Georgetown'da yaptigim gibi.

Istanbul'a havadan bakmadan once onumde 3 gunum var. Bu zamani Isvec'li sairler hakkinda arastirma yaparak ve gidecegim sehirlerdeki yuruyus rotalarini cikartarak degerlendirecegim. O yollarda yururken benden once yuruyenlerin neler hissettigini anlamaya calismak beni o ulkenin ruhuna daha da yaklastiracaktir.

Kivanc

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...