May 20, 2009

Ah şu Milli Eğitim Bakanlığı(!)



Yıllardır Bakanlık kararları ve bazı cemaatçi yönetici ve öğretmenlerin yaptıkları ve de yapmadıkları
aklımızı şaşırtır. Hiç aklımdan çıkmayan ve bir kadın olarak beni de son derece yaralamış olan bir davranış şöyle: Erkek yönetici, ön sıralarda oturan pantolonlu kadın öğretmenlere “Hepiniz dar pantolonlusunuz, benim aklım oraya takılıyor, anlatacaklarımı toparlayamıyorum (basından, sonucu ne oldu, bilinmiyor)”.
Türkiyemizde zorunlu eğitimin, okul öncesi dahil kesintisiz 12 yıla çıkarılması ve böylece kızların 12 yaş yerine 16’sında okul dışı kalmaları büyük bir mücadele içinde oldu (1995 ANAP hükümeti dönemi)

Kadın sömürüsü
Oysa yapılması gereken zorunlu eğitimin liseleri de kapsamasıdır. Böylece evlenme yaşı 18 sonrasına çekilecek, erkekler 14 yaşında sokaklara düşmekten, kızlarsa 14 yaşında evlendirilmek, berdel, kuma edilmekten kurtulacaktır.
Bu konu defalarca yazıldı, söylendi hiçbir sonuç alınmadı. Yineliyorum: Çocuk ve gençlerin zorunlu eğitimi lise sonu da kapsamalıdır.
Tam da bu sırada, liseli kızlara nişanlanma olayının tartışmaya girmesi ne kadar önemli değil mi? Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sanki hiç başka işi yokmuşçasına yine bir kadın sömürüsüne onay vermek için formül arıyor.
Liseli kızlar arasında bizim dönemde bile birkaçı gizli sözlü olarak bilinirdi ama sadece bir ikisi. Biz onları, “ileride ne olacaksın?” sorusuna, utana sıkıla “Anne olacağım, aile kuracağım” yanıtını verdiklerinde anlar, bu yaşta, bu çalışkanlıkta neden bu yolu seçtiklerini anlamaya çalışırdık. Hiç de bir yasal, disiplinel konu olmazdı. 40 yıl sonra konunun resmiyete dökülüşünü hayret ve utançla karşılıyorum.
MEB bu kadınlık konusuyla uğraşacağına Nevşehir’in traktörcü köylülerin kız-erkek çocuklarını, mallar bölünmesin diye dokuz yaşında, Afyon’un Dinar ilçesi Çobanlı köyünde yedi yaşında nişanlamaları, çocukların parmaklarında yüzükle dolaşması, kız öğrencinin omzuna dokunan öğretmenine, nişanlısının böbürlenerek “hey, o benim nişanlım, çek elini” diye kabarması ile ilgilenmeli?

Bir fiyasko
Yine MEB, okul öncesini zorunlu kılmak varken, bir gecede liseleri dört yıla çıkarıverdi. Birkaç dişli lise dışında yabancı dil zorunlu eğitim yılları iptal edildi. Uygulandığı ilk yılda, meslek liseleri branşlarına ayrılamadığı için fiyaskoyla sonuçlandı.
Benim Kandilli Kız Lisesi’nden mezun olduğum yıl (1953), Bakan Tevfik İleri (hiç unutmam adını) bizim yaşamımızın bir yılına el koydu ve liseleri 12’ye çıkarıverdi. Hem de program değişikliği falan yapılmadan, dersler o bir yıla da kaydırılarak. Sonra sözcüklerin öztürkçelerinin yerine Arapça ve Farsçalarına dönüş yapıldı. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi, artık ‘Meclisi Mebusan’ olmuştu. ‘Sözcük’ ‘kelime’ye, ‘ilerleme’, ‘terakki’ye dönüşmüştü, diğerlerini söylemek yazmak yasaktı.
Birçok Osmanlıca sözcüğü bu dönemde öğrendik. En komik olanı da ‘olay’ yerine ‘fenomen’ diyebilirdik (!)
Tevfik İleri’nin bu uygulatması tam iki yıl sürdü, sonra bir gün “kalktı” dediler, o sırada, felsefe, sosyoloji ve mantık derslerimiz de yok edilmişti.

Kaynak zor değil
Tekrar ediyorum, MEB bu inadından içtenlikle vazgeçmeli, oraya ayırdığı olanakları, okul öncesini resmileştirmeye yönlendirmelidir. Bu konuda kaynak bulmak da çok kolaydır.
Köylerde okullar olduğu düşünülürse, çocukların eğitimlerini 6-11 yaşına kadar köyde sürdürüp 6. sınıfa yatılı ilköğretim okuluna (YİBO) gelmeleri, 6. 7. 8. sınıfı ve 3 yıla inmiş liselerini de burada yatılı okumalarıyla çok büyük bir yurt kapasitesi ortaya çıkacaktır. (Ref. Prof. Dr. Servet Özdemir, Gazi Üniversitesi)
Kuşkusuz MEB bir kez daha yaş ve karma oluş tartışması açacaktır. Benim okulum da 6. sınıftan lise sona kadardı. Birçok okul da böyleydi ve akıl takılmazsa gül gibi gidiyordu ama sizin aklınız fikriniz, kızların göğüs düğmelerinde, etek boylarında olursa konuyu saptırmanız da kolay olur.
Yanlışlardan dönülmesi, yanlış yapılmaması kadar erdemliliktir, unutmayalım. MEB hemen hemen masrafsız şekilde, yanlışlarından döner ve okul öncesi dahil 12 yıl zorunlu eğitimi gerçekleştirirse belki ileride hayırla anılacaktır, yoksa en önemli icraatı çağdışı önlemleri ve çocuklara tek yönlü olarak Harun Yahya kitaplarını sunmasıyla tarihe girecektir ki bunu ne MEB’ciler ne de Türkiye Cumhuriyeti bireyleri kabul eder.

Prof. Dr. Türkan Saylan: ÇYDD Genel Başkanı
07.05.2009, Radikal

No comments:

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...