December 6, 2005

yildizlara bakarken...

artik 24 saat acik kutuphanede, makaleler ve kitaplarla kapli masamda, stillwater'daki gunlerimin sonuna dogru yol aliyorum. masanin az otesinde yarim daire seklinde kesilmis buyuk pencereler var. disarida alabildigine uzanan "flower garden" gorunuyor. o bitince de, artik soguktan donmak uzere olan sus havuzundaki sularin pariltisi basliyor. gokyuzunde de yildizlar. ne demisti mehmet eroglu derste? caniniz cok sikkin oldugunda yere uzanin ve yildizlara bakin. cok mutlu oldugunuzda da aynisini yapin. ben o gun bugundur yildizlara bakmayi aliskanlik haline getirdim. ama hicbirisi amasra'ya giderken, yarisi bos otobuste, koltugu arkaya yatirip baktigim yildizlara benzemiyorlar. yildizlara baktikca yazmakta oldugum oykuyu dusunuyorum. daha dogrusu ben bugunlerde hep o oykuyu dusunuyorum! icimde yine cumleler savasiyor. "sairin hayati siire dahildir" demisti edip cansever. benim yazdigim oykulerin ne kadari beni anlatiyor? yani ben istemeden kendi kelimelerimin, kendi sayfalarimin arasinda elbiseleri tozlanmis, biraz da yorulmus bir multeci miyim? yoksa sadece bir siginmaciyim da gidecegim ulkeyi mi hayal ediyorum. sahi, value-free science in olasiligi ile kendi yazarini dislayan bir yazinin yazilabilme ihtimali arasinda nasil bir akrabalik olabilir?

No comments:

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...