January 29, 2008

dc, dusunceler, gece ve soguk


Yarim kalmis hesaplar sehri burasi
Yalnizlar icinde bir kalabaliktim
Kalabaliklar icinde bir yalniza dondum


Her gun gece yarisina dogru kutuphaneden cikiyorum. Daha dogrusu atiliyorum. Her gece saat 11.30’a dogru Georgetown Universitesi’nin guvenlik gorevlisi beni nerede bulacagini biliyor artik. Ben de her gece kendisine su kadar sayfa daha kaldi deyip kitabimi gosteriyor ve bes on dakika daha fazla kaliyorum kutuphanede. Anlasiyoruz kisacasi.

Dun de atilma merasiminden sonra, sallana sallana ciktim disariya. M Street kafelerinden yukselen “Amerikan undergrad” larinin kahkahalari ve -2 derecelik bir havanin esliginde sicak bir kahve alabilecegim bir yer aramaya basladim. 5 dakika sonra elimde sicak kahvem yavas adimlarla gecenin soguguna karismistim. Bu sehirde en cok bunu seviyorum: Istedigim zaman yalniz kalabilmenin verdigi huzuru soguk havada yururken ictigim sicak kahveyle birlestirince mutlu oluyorum.

Her neyse. Elimde kahvem oylesine yururken otobuse binmek istemedi canim. Bir sarki tutturup Georgetown ile Virginia’yi birlestiren Key Bridge’e yoneldim. Potomac Nehri’nin ortasinda durdum, cantami yanima koydum. Gecenin soguguna aldirmadan Washington DC’yi seyretmeye basladim. Icimde siirler ve dusunceler gecit torenine baslamislardi.

Yaklasik 6 aydir Amerika’dayim. Yeni insanlarla tanistim, baska hayatlara taniklik ettim daha dogrusu yeni bir hayata basladim. Bana tanidik gelen herseyden herkesden kacip, alemi baska pencerelerden seyretmeye calistim. Calisiyorum.

Ilk basta kendime guvenimi kaybettim sonra tekrar suyun ustune ciktim. 6 ay onceki tedirginligim kendini yeni arkadaslara ve huzurlu bir yalnizliga birakti. Iki hayatim var simdi: Istedigim zaman kalabaligin, arkadas gulumsemelerinin icinde karisabiliyor, istedigim zaman elimde kahvemle soguk gecenin icine daliyorum.

“şarveşaran atntsan zukvadz uğderı
yars el kınats yaylanerı bingöli”


Avedik Isahakyan’in bu sozlerini dusunuyorum bir kez daha. Tanistigim Ermeni kizin Turk oldugumu ogrendikten sonra yuzune yerlesen buruk gulumsemeye gidiyor aklim. Ermeni turkuleri, o kizin buruk gulumsemesi… Turkudeki gibiydi hayat.

Uzerinde durup sehri seyrettigim koprunun altindan akan nehrin durgun sularina bakarken topraklarimizin ortak mirasinin bizi hic terk etmedigini, okyanuslari asip yuzlerimize buruk gulumseyisler olarak geri dondugunu bir kez daha anlamis olmanin huznunu icimde duyuyorum.

Kutuphaneyi, Orta Dogu’yu, Georgetown’u ve M Street’in isikli-zengin kalabaligini arkama alip Potomac Nehri’nin uzerinden soguk geceyi hissederek yavasca Virginia’ya suzuluyorum. Icimde Feryal Oney, Isahakyan’in sozlerine ses veriyor:

“molorvel em, campanerin dzanot çem,
pür licerin, ked u karin dzanot çem”



Kivanc (27 Ocak Pazar)

fotograf:http://en.structurae.de/files/photos/haer/036889pv.jpg

1 comment:

Anonymous said...

yıldızlı bir gece, ay da vardı;

sen gülümseyince,

yüreğimde bir balık oynadı.

Metin Altıok

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...