November 14, 2006

ODTU'de bir hayalet dolasıyor!



Sunu bastan ifade edeyim: Bu yazıyı okuduktan sonra, 12 Eylul yazısı Kasım ayının ortasında mı yazılır diye düsünenler çıkacaktır elbette. Eve Donus filmi ne zamandır vizyonda daha yeni mi heveslendiniz diyen e-postaları da okuyacagım. Tabi ki gülümseyerek. Bastan ifade edeceklerimin içine sunu da eklemeliyim; bu yazıyı bir filmi tanıtmak için yazmıyorum. 1980 darbesinden sonra Türkiye üniversitelerinde kurulan ilk sosyal demokrasi toplulugunun halen mücadele etmekte oldugu zihniyeti yaratan iklimin, bu ülkenin en saygın okullarını ne hale getirdigini göstermek için yazıyorum bu yazıyı.

Bu girizgahtan sonra, kendi yolculugumuzdan biraz bahsedeyim. 2003 yılının soguk bir kıs gününde kuruldu ODTU Sosyal Demokrasi Toplulugu. Sosyal Demokrasi adını kullanarak apoletli siyaset yapan genel baskanlara, üzerine sıçrayan kanları kırmızı boya olarak kullanip tuvale aktaran eski pasalara ve hala korku siyasetini kıskırtan yeni pasalara söyleyecek bir sözümüz, bu ülkenin hayli karısık olan fikir dünyasına katılmak isteyen genç bir sesimiz vardı. Insanların ortak acıları, yoksullugu, sefaleti fark edilmesin ve bu farkındalıktan özgür, esit bir dünya yaratılmasın diyerek gozlerimize milliyetçi perdeler indirmeye çalısanlara da söyleyecek sözlerimiz vardı.

3 yıldır yayınladıgımız ve yayınlamaya devam edecegimiz Sosyal Demokrat Açılım Dergisi, düzenledigimiz paneller ve konferanslar söylemek istediklerimizin bir bölümünü ODTU ögrencilerine ulastırdı. Hayal kırıklıgımız ve 1983 dogumlu olan benim 12 Eylül dönemiyle tanısmam tam da bu konferanslar ve paneller dönemine rastlar. Türkiye’nin en iyi ekonomi profesorlerinden birini davet ettigimiz ve Türkiye ekonomisini tartıstıgımız panele, hem de iktisat bölümünün içinde olmasına ragmen, sadece 20 kisi katıldı. Susurluk kazasını, mafyayı yani bize hükmeden mesru güc kullanma aygıtının “yaramazlıklarını” Susurluk sorusturma komisyonu üyesi eski bir milletvekili ile tartıstıgımız panele de sadece 20 kisi katıldı. Daha bitmedi, Milliyet gazetesinden bir kose yazarının, Türkiye’nin en büyük isci sendikalarından birinin genel baskanının, sosyal demokrasi alanında çok degerli iki kitap yazan bir yazarın ve 25 bin kisilik koca ODTU’nün en sevilen akademisyenlerinden birinin konusmacı oldugu panele ise, sıkı durun, sadece 10 kisi katıldı! Sanırım yeter bu kadarı...

Ne tank, top sesiyle güne uyandım ne de bir geceyarısı “Eve Dönüs” filmindeki Mustafa gibi siyasi subeye götürüldüm. Ama 12 Eylül’ün hayaletiyle tam 26 yıl sonra ODTU’deki konferans salonlarında ve amfilerde karsılastım. Benim için 12 Eylül bombos konferans salonları, sadece tüketen, derste susan ama sınavda kopya çeken bir gençlik demek! Düsünmeyi, hatta asık olmayı ve konusmayı bilmeyen insanlar demek 12 Eylül! Artık anladım. 2003’ten beri sordugum sorunun tam 26 yıl önce siyasi subelerde, insanlıktan çıkmıs komiserlerce cevaplandıgını da anladım!

Anlamadıklarımı da sormaya baslamanın sırası simdi: O eski pasalar simdi neyin resmini yapıyorlar acaba? Ya da ben ODTU’deki bos salonların fotografını çekip göndersem onu da resmederler mi? Yoksa, kendi eserlerini çaldıgım için beni de.......

Peki, malum partinin genel baskanı filmin galasında Sibel Kekilli ile birlikte yanyana otururken ne hissetti acaba? Içinden söyle bir cümle geçmistir ama Kekilli’nin kulagına söylememistir belki de: Iste kızım, ben aslında böyle bir düzen istiyorum ve bu yüzden siyaset yapacagıma askercilik oynuyorum!

Bizim içimizden geçenleri de özetleyip bitireyim bu yazıyı: Kanlı elleriyle resim yapan pasalara, kürsüye çıktıgında omzundaki apoletleri parlayan genel baskanlara inat hepimiz birer Mustafa’yız! Hepimizin adi da Seyhmus! Ve Eve Donmeye hiç niyetimiz yok. Nokta!!!

No comments:

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...