October 29, 2006

Mor Siir



Saclari ruzgarda ucusan,
Ve tutusturan
Simdilik beni!
Kahve falindaki
Oyuncu kiz…

Yuzu hayata
Hayati olume acilan

Ve senin dilinde
Dile gelen!

Hayatin kiyisinda durmaya yeminli bir oyuncu olmali?
Ya da oynuyor hala, bilemiyoruz!
Suphelerimizden yeni bir soru yaratmaliyiz?

Muglakligimizi bilemis gibi;
Aramizda sallaniyor

Fisildiyor yuzundeki gamzeye kurulup:
Ben bu siiri mora boyamak istiyorum!!
Mora boyamak istiyorum!


Siir: Kivanc Ozcan
28.10.06
00.52 - Ankara

Resim: http://yagmur.realsecret.com/life/girl_mor.gif

October 21, 2006

Tatlises'in Kadın Tarifleri Üzerine


Ibrahim Tatlises “Kadinlarimiz” baslikli koseyazisiyla “yazarlik” seruvenine basladi. “Kironun biri hislenmis, bak neler yazmis” diyenlerden, “o da insan, hem aglamis hem yazmis, alay etmeyin cok ayip” diyenlere kadar basinda yanki buldu yazisi. Hatta bu yaziyi o yazmamistir diyenler bile cikti. Eski anilar depresti : “Ne yapayim Fatih Altayli, protez kol mu taktirayim, agda mi yaptirayim.”, “iliski, ben bitti demeden bitmez” ler birer birer geldi aklimiza.
Fakat bu yazi, onu farkli bicimde okumayi denersek, yani isin sakasindan kurtulursak, Turkiye’deki cogunlugun kadina bakisini anlamamizi saglayan bir firsat olabilir. Hatta, soz konusu yazinin disinda kalan gozlemlerle birlestirilirse bu bakisi olumlu yonde degistirmek adina sicrama tahtasi bile olabilir. Ben biraz bunu yapmaya calisacagim. Zat-i muhteremin yazisini korkunc bulma hakkimi sakli tutarak!
1960’li yillarla birlikte dunya ekonomisinde yasanan makro duzeydeki degisiklikler, Turkiye’de de kentsel ve kirsal donusumleri de beraberinde getirdi. Kir hizla kentlere akmaya baslarken –Almanya’nin 2. Dunya Savasi’nin yaralarini sarmaya baslamasinin da etkisiyle-, uluslarasi goc dalgalari da Turkiye’nin taniklik ettigi sosyal hareketler arasina girdi. Sehirler, hizla, kirla kentin sosyal ve kulturel carpisma alanlari haline geldi. Bu carpisma, ilk once sehir ahalisinin kirdan gelen gocu kenar mahallelere ve sehrin hemen disindaki dezavantajli bolgelere (suburban area) puskurtmesiyle engellenmeye calisilsa da, zamanla bu direnc, sehir hayatinin sundugu dikey hareketlenme olanaklarinin da etkisiyle kirildi. Hatta buna kirilma demek yerine kir ahalisinin kente, adeta kapaklari kirilan bir barajin sulari gibi, bosalmasi desek cok da abartmis sayilmayiz. Kent kulturu ile kir kulturunun bu carpismasi etkisini hemen her alanda gosterdi. Bu karmasadan dogan yeni kultur (arabesk) tirmanisa gecti. Aile icindeki roller degisti. Kirdayken tarlada beraber calisan kadin-erkek sehirde genel(kamusal) – ozel alan ikileminin icinde cok keskin bir sekilde birbirlerinden ayrildilar. Tatlises’in deyisiyle “evimizin hanim agasi” oldu kadinlar. Erkek fabrikalarda calisirken kadina da onu sabahlara kadar pencerelerde beklemek dustu. Ibonun deyisiyle baska seyler de dustu: Uyuya kaldigi icin sopa yemek mesela!
Sehirdeki uretim biciminin degistirdigi aile ici roller cinselligi de yeniden tanimladi. Maskulinite artik eskisinden cok daha fazla kontrol ve guc amacli kullanilmaya baslandi. Sehir hayati, kirdan gelen ilk goc dalgasinin erkekleri uzerinde daha cok olumsuz etkiler birakti. “Disarida” kaybeden ya da kendini yenik hisseden erkek “iceride” bunu tazmin etmeye calisti. Bu tazmin surecinde “yemek tuzlu oldugunda kafalarina tabak yediler kadinlarimiz”. Kapitalizm onlari “disariya” cagirana kadar erkeklerin yenilgileri kadinlarin bedenleri ve ruhlarinda aciga cikti.
Erkek-egemen sistemin en buyuk kontrol araclarindan cinsellik de kadin uzerinde bir kontrol mekanizmasi olarak konuverdi. Viorst’a gore, 1960’li ve 70’li yillarda, en azindan teoride, cinsellik kendini ifade edis bicimi ve orgazmdan baska bir anlam ifade etmiyordu. Cinselligin gucu kadini kontrol etmek icin farkli firsatlar sunuyordu. Turk erkegi de bu firsati kullanmakta gecikmedi. Kadinlar “namusumuz” oldular. “Namus”larinin basina da biyikli, yenik ve ezik kocalari corekleniverdi! Hatta bu namus oylesine “husband-oriented” birseydi ki dul kalan kadini sehvet ugruna asilinabilecek cinsel obje haline getiriveriyordu. Cinsel kontrol nufuzunu artiradursun, arabesk kultur de tirmanisini surduruyor, 1977 yilinda Ibrahim Tatlises’in “Ayagindaki Kundura”si Turkiye’yi sarsmaya basliyordu.
Cinselligin gunluk hayatimizi isgali aslinda sadece Turkiye’ye ozgu bir durum degildi. Ornegin, 1960’li yillarda Los Angeles’ta, genc erkeklerin intihar etme sebepleri arasinda cinsel yetersizlik de yeraliyordu. Ama, Turkiye’de bu durum, gelismis bir toplumda gorulen toplumsal fonksiyon bozuklugu olarak degil de gelismekte olan bir ulkenin sosyal alanlarda kendini ifade edis bicimlerinden biri olarak sahneye cikti ve kendi kulturunu yaratti. 1960’li ve 70’li yillarda Turkiye’deki kadina bakisin gelismis ulkelerdekinden farklilastigi nokta da kanimca burasidir.
Sunu da soyleyebiliriz, 60’larin ve 70’lerin sosyal karmasasi yeni bir kultur yaratti ve kultur yeni bir sosyallesme modeli ortaya cikardi. Bu modelin beyinlerine nufuz ettigi cocuklar buyuduklerinde, “kadinlari icin olen ama ayni zamanda onlari, sokak ortasinda, 39 yerinden bicaklayabilecek asiklara” donustuler. Aski siddetle ifade etme furyasi basladi! Kentlerin hapishanelerine sevdigi kadin icin cinayet isleyen “asiklar” dolusmaya basladi.
Bu siddet patlamasini ekonomik olarak aciklayabiliriz. Yukarida “disarisinin” kadinlari cagirmasidan bahsetmistim. Kadinlar sehir hayatinin sundugu dikey hareketlenme olanaklarinin ve ekonomik kosullarin da etkisiyle isgucune katilmaya basladilar. Bu katilim dunyadaki feminizm dalgalarinin da etkisiyle hizla bir sorgulamaya ve yer yer “baskaldiriya” donustu. Erkek-egemen kulture bu meydan okuyus sokaklara tasan siddeti de beraberinde getirdi. Ama bu arada kent kulturunun modernlestirici etkisi “mahkemelerde tek celsede bosanan kadinlarimiz” i da yaratti.
Bu sorgulama surecinde aile ici roller tekrar degismeye basladi. Kadinlar cinsel yonden pasif bir boyun egicilikten, aktif bir kabul edici-onaylayici- konumuna dogru yonelmeye basladilar. Bu durum cinsellik silahinin namlusunun erkege cevrilmesine yol acti. Artik erkek, kadinin ilgisini cekebilmek icin kendisini kanitlamak zorundaydi. Erkek, artik degisen ekonomik kosullar sebebiyle “evin diregi” filan olmadigi gibi “o benim kocamdir, dover de sever de” diyen kadinlar da azalmaya basladi. Diger bir degisle, kadinin erkegin koruyuculuguna ihtiyac duydugu savi yanlislandi.
Ozetle, 60’li ve 70’li yillardaki sosyal hareketlilikler ve makro duzeydeki ekonomik degisimler Turkiye’de kadinin sosyal konumu uzerinde donusturucu bir etki yapti. Cinselligin kontrolu erkekten kadina gecerken, severken olduren cinsinden siddet gosterileri 3. sayfa haberi olarak gundemimizi isgal etmeye basladilar. Feminizm dalgalari erkek egemen kulturu silkelemeye basladi. Erkek egemen kultur ise bacaga sikilan kursunlarla, “namus” ugruna atilan tokatlarla, kadinlari icin olen patalojik asiklariyla kendini savunmaya basladi. Iste bu yaziyi yazmama sebep olan zatin yazisini bu savunma taktiklerinin bir listesi olarak okuyabilirsek, arka planinda kadinin sosyal konumunun donusumunun yeraldigi bir Turkiye fotografiyla karsilasabiliriz.

Kivanc Ozcan
ODTU Sosyoloji 4


Kaynaklar:
* Farrell, Warren. 1986. Why Are Men So Preoccupied with Sex and Success? Why Men Are the Way They Are Berkley Book and McGraw-Hill Book Co., pg. 109-138
* Fasteau, Marc Feigen. (1975). "The Conquest of Sex" from The Male Machine, 21-34.
* Viorst, Judith. The Power of Sex Part 1. Imperfect Control Chapter 4, pg. 91-99.
* Viorst, Judith. The Power of Sex Part 2. Imperfect Control Chapter 4, pg. ` 100-122.
* www.bugun.com.tr
* www.idobay.com

October 19, 2006

"my name is red" or my name is nobel!



From fascinating Ottoman Palaces to narrow streets of Istanbul: The Story of Turkey! Pamuk writes, world claps! Poor nationalists cry!! Who cares??

October 1, 2006

me / ben

(Museum of Modern Art-New York) Bir bilmecenin icindeyim sanki. Budapeste'de hissetmedigim duygulari hissediyorum. Sanki bir bilgisayar oyununda kucuk, sanal bir ikonum. Kendimi ariyorum. Bir yandan Turkiye ozlemi bastiriyor. Bir yandan bu sehirin sokaklarinda kaybolmanin heyecani. Icimde kac Amerika var? Onlar bile karmakarisik. Oklahomali bir kovboy muyum? Ponca Cityli bir kizilderilimiyim? Yoksa bir New Yorker'miyim. Cok yorgunum, biliyorum. Ama sehrin sokaklarinda turlarken unutuyorum kendimi. Simdilik bu kadar...

Kış dönümü...

Yılların ardından… bir merhaba – uzaklarda kalan kendime de! İçtenlikle...   Yazarım belki bundan böyle. Kapattığım kapılar açılır, küfleri ...